21 Eylül 2008 Pazar

ŞEYH MANSUR SİMATÎ

ŞEYH MANSUR SİMATÎ (R.A)TÜRBESİ
Şeyh Mansur Simati Türbesi’nin dış cepheden görünümü. Bu türbe yaklaşık olarak Kilis’in üç km. güneyinde bağlar, fıstıklıklar, zeytinlikler ve sebze bahçeleri içinde yer alır. Türbenin bulunduğu mekan gayet hoş bir manzaraya sahiptir. Bu sebeple Kilisliler buraya hem ibadet hem de piknik yapmak için sıkça gelirler. Özellikle bu türbeye adaklar adayıp kurban keser, mevlit okuturlar.
Şeyh Mansur’un asıl kimliği kesin olarak bilinmemekte olup Evliya Çelebi, Seyahatnâmesi’nde bu türbe hakkında şu bilgileri verir. “ Hz. Peygamberin ashabından olup, Çeşnigirbaşı (sofra açan) olduğu bu sebeple Simatî ismi ile anılan ve Hz. Ebu Bekir’in halifeliğinde Kilis’e gelip burada şehit düşmüş bir sahabedir.” der. Evliya Çelebi türbenin bulunduğu alanda bir de tekke olduğunu belirtirken bu alanda bir başka türbe içinde Şeyh İzzeddin ve Şeyh Yûsuf adlı iki şahıstan daha bahseder ki, ne tekke ne de bu bahsedilen diğer türbe günümüze ulamamıştır. Bu bilgilere dayanarak burada eğer bir zamanlar bir tekke varsa bu tekkenin şeyhinin adı Şeyh Mansur’dur. Adı geçen sahabe ise burada çok daha önce şehit olmuştur ve tekke bu sahabenin kabrine yakın bir yere inşa edilmiştir. Zamanla bu iki ayrı isim birlikte anılmaya başlamıştır. Yine burada adı geçen tekke içinde bulunan diğer türbe içinde yatan iki şeyh ise bu tekkenin Postnişinleri veya önde gelen müritlerinden ikisidir. Tabi bunların hepsi bizim kaynaklardan okuduklarımızdan hareketle dile getirdiğimiz varsayımlarımızdır.
KARNI BÜYÜK VARKEN BİZİ NİYE YORDUN?
Gelelim bu türbe için anlatılan menkıbeye. Bilindiği üzere daha 1900’lü yılların başına kadar Kilis’te epeyce fazla bir Yahudi bulunmakta idi. Yine bir gün Kilis’te yaşayan Yahudilerden biri Şeyh Mansur Türbesi yanından geçerken hayvanında yüklü olan zeytin, buğday veya bu türden başka bir şeyle dolu olan (tellüs haralı) yıkılır. Yahudi yükünü tekrar hayvanına yüklemekte zorlanınca kendi kendine, “ bu Müslümanlar sıkışınca yetiş ya pir derler.”deyip. ‘yetiş ya pir yardım et diye seslenir.’ Bunun üzerine kısa bir süre sonra aksakallı, Arabî yüzlü, irice bir adam gelir, ona yükünü tekrar yüklemesinde yardımcı olur. Ve giderken der ki, “senin ağzının önünde hemen şuracıkta karnı büyük kardeş var. Onu niye çağırmadın da beni taa Bağdat’tan beri yordun.”der. Bu olay üzerine Yahudi bu gelenin Abdulkadir Geylani olduğuna kanaat getirip Müslüman olur.